"Çocuk Oyunla Büyümelidir." (Eflatun)
Oyunun Tarihi ve Tanımı
Oyunun tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. Taklit ve hareketle başlayan oyun, Antik dönemde Yunan kentlerinde yaşayanlar tarafından müzik eşliğinde yapılan hareket ve ritmik dans oyunlarıyla festivalleri fırsata çevirerek kırsal kesimdeki çocukların eğitiminde kullanılmıştır.
Eski Mısır’da Orta Krallık döneminden kalan duvar resimleri incelendiğinde oyun tahtası üzerinde oynan oyunlar, sıçrama oyunları, el vuruşma oyunları gibi diğer çocuk oyunları da görülmüştür. Yine arkeolojik bilgilerle tarihte bilinen ilk oyuncakların Mısırlı çocukların oynadıkları tahta atlar olduğu tespit edilmiştir. Oyuncak bebekler ise ilk olarak Eski Yunan, Roma ve Çin’e aittir. Türk tarihinde ise satılmak üzere yapılmış olan ilk oyuncaklar Osmanlı dönemine aittir.
Geçmişten bu yana görüldüğü üzere oyunun içinde yer almış her uygarlık oyunun geleceğe taşınmasında pay sahibi olmuştur. Oyunlar ve oyuncaklar zaman içinde toplumun ilgi ve ihtiyaçlarıyla paralel olarak toplumdaki bireyler tarafından şekillenmiştir. Oyun araçları, oynayan çocuk grubu hatta oynanılan yer değişse de oyunun verdiği mutluluk, yaşattığı haz ve gizli bir öğretmen olarak insan yaşamında her zaman var olduğu tüm uygarlıklar tarafından hissedilmiştir.
Geçmişten günümüze çevresinde olanı taklit ederek, yaptıklarını hareketlerle birbirlerine anlatarak farkına varmadan yaratılan oyun tarihten beri birçok araştırmacı tarafından incelenmiş ve her araştırmacının birbirini tamamlayan farklı tanımlarıyla günümüze kadar kendini geliştirerek yol almıştır. Araştırmacıların ortak paydası; oyunun çocukların sosyal, duygusal, dil, iletişim, bilişsel ve fiziksel gelişim alanlarındaki ilerlemelerle doğrudan ilişkili olduğu yönündedir. Çocuklar oyunu en önemli işleri olarak görüp öğrenme ve gelişim süreçlerini destekledikçe motive edici bir araç olarak görmektedir. Buradan hareketle oyun çocukların kişisel keşif alanı, çocukluğunun gücü ve öğrenme dilidir.
Comments