Zihin Kuramı ve Oyun
Çocukların sosyal etkileşimini sağlayan zihinsel temsil becerilerini kullandıkları en önemli bağlamın oyun olduğu bilinmektedir. Çocuklar toplum içinde yapılandırdıkları anlamları ve görüşleri oyun ortamında iletişim sürecinde paylaşırlar. Zihin kuramının gelişimi kültüre ve davranışların bağlamsal içeriğine bağlıdır.
Flavell (1999), çocukların zihin hakkındaki bilgilerinin gelişimine ilişkin üç belli başlı yaklaşımdan bahsetmektedir. Bunlardan ilk ikisi Piaget'in kuramı ve araştırmalarından etkilenmiş olup bilişsel gelişim evreleri ve bilişüstü gelişim (metacognition) yaklaşımlarıdır. 1980'de geliştirilen zihin kuramı ise, bilişsel gelişim evreleri ve bilişsel araştırmalarla ilişkili olmakla beraber, onlardan ayrı olarak ele alınmaktadır. Zihin kuramı anlayışı çocukların bakış açısını alma, birlikte çalışma, tekrar düşünme ve bilişüstü düşünme gibi daha karmaşık sosyobilişsel beceriler geliştirmesine olanak verir.
Yetişkinlerin, çocukların zihinle ilgili bilgilerini ölçmeleri ve bunları günlük öğrenme davranışlarında nasıl uyguladıklarını gözlemlemeleri gerekmektedir. Yetişkinlerin bu bilgisi çocuklarla etkili iletişim kurmada yardımcı olacaktır. Çocukların başkalarını anlamaları, insan ilişkilerinde olumlu sonuçlar doğuracaktır. Çocuğun ebeveynlerinin konuşmalarında inandıkları görüşleri ve düşünceleri anlaması, çocuğun bunlara ilişkin yaklaşımlar geliştirmesine yol açar. Anne babanın çocuk yetiştirme tutumları, çocuğun birlikte olduğu yaşıtları ve formal eğitim gibi birçok unsur çocuğun kültürel gelişimi sürecinde etkili olmaktadır.
Anlam Verme
Çocukların dünyayı anlamaları oyunla mümkün olmuştur Piaget ve Vygotsky oyunun bilişsel gelişimde önemli bir araç olduğu düşüncesinde birleşmektedirler. Bruner ise, oyunun araç kullanma ve problem çözmede etkin bir güç olduğu görüşündedir.
Toplumsal yaşantıda önemli olan kurallar oyun içinde öğrenilir. Vygotsky, oyunu oldukça yüksek motivasyonlu davranışı şekillendiren ve okul öncesi dönemde bilişsel gelişimi destekleyen uyumlu bir sistem olarak görmüştür. Çocukların kendilerinden daha çok beceri sahibi kişilerle etkileşimi onların düşünme becerilerini, nesne, kişi ve olaylar üzerinde konuşmalarını kolaylaştırmaktadır
Bretherton'a göre sembolik oyun, bir davranışın veya nesnenin sanki başka bir şeymiş gibi düşünülmesi, sosyo - dramatik oyun ise bir çocuğun birbirini takip eden ve gerçek olaylara sıkı sıkıya bağlı olmayan davranışları, başka bir çocuğun ortaya koyduğu davranışlarına tepki olarak vermesidir. Bu oyunlarda çocuklar çeşitli karakterleri belirleyerek hayali bir senaryoyu canlandırmak üzere ortak amaca yönelik fikir birliğine varmalıdırlar. İşbirliğine dayanan bu oyunda katılımcıların ortak anlamlar yapılandırmaları eşgüdüm içinde çalışmaları için gereklidir.
Zihin Kuramı ve "Sanki Öyleymiş gibi Oyunu"
Çocuklar oyun sırasında "oyun içi" ve "oyun dışı" olmak üzere iki farklı çerçevede davranışlarını sürdürürler (Lilliard, 2000). Oyundaki konuşma dilli bu iki çerçeveye uyum sağlayacak şekilde farklılaşma gösterir. Bu biliş düzeyi bu yaştaki çocuklarda bilişüstü düşünme kapasitesinin gelişmiş olduğumu gösterir.
Çocukların sembol kullanma becerileri onların yetişkinlerle etkileşiminden edindikleri bazı davranışların amaca yönelik, bazılarının ise gelişigüzel olduğunu kavramaları ile ilişkili olabilir (Lilliard, 1996). İletişim ötesi davranışlar çocuğun akranlarıyla oyun oynarken katılımcılarla iletişim kurmasına ve senaryoya ilişkin karmaşık ayrıntıları ve oyunda hangi davranışların birbiri ardından gelmesi gerektiği hakkında konuşmasına olanak verir (Giffin, 1984 s. 74). Riggs ve Peterson (2000)'a göre "sanki" öyleymiş gibi etkileşimlerin başarılı olabilmesi, çocuğun farklı katılımcıların isteklerine eşgüdüm sağlaması ve uzlaşmacı davranışlarına bağlıdır. Uzlaşma ve eşgüdüm sağlayabilmesi ise zihin kuramını anlamayla ilişkilidir.
Comments